Kurtuluş savaşında halk perişan bir haldeymiş. Mevcut olan erzaklar da savaştaki askerlerimize ancak yetiyormuş. İşte o zamanlarda, Alaşehir’de güzelliğiyle insanları büyüleyen bir yörük kızı yaşamış. Saçları altın sarısı gibiymiş. Bu kıza saçlarının renginden dolayı halk arasında Sarıkız deniliyormuş. Sarıkız’ın gönlü vatan aşkıyla yanıp tutuşuyormuş. Sarıkız, bu vatan sevgisinden dolayı askerlerimize savaş sırasında elindeki testisiyle su dağıtırmış ve onların susuzluğunu giderirmiş. Yaralıların yarasını sarıp onların derdine derman olurmuş. Bir zaman sonra Sarıkız, yoğun çatışmaların yaşandığı bir günde düşman silahından çıkan bir mermiyle göğsünden vurulup şehit olmuş. Sarıkız’ın vurulup şehit düştüğü yerden daha sonra su fışkırmaya başlamış. Su, öyle güzel ve öyle güçlü akıyormuş ki, su zamanla ırmak olmuş. Keramet mi yoksa daha başka bir şey mi bilinmez ama Sarıkız’ın düştüğü yerden çıkan su hâlâ günümüz insanının susuzluğunu giderip onlara şifa olmaya devam etmekteymiş.
Bir Başka Sarıkız Efsanesi
Zamanında Alaşehir’de kızcağızın birisi cilt hastalığına yakalanmış. Annesi ve babası ne yapıp ne ettiyse bir türlü bu hastalığa çare bulamamışlar ve onun hastalığının da ilerlemesinden dolayı anne ve babası onu bir yere götürüp bırakmışlar. Kızcağız yalnız başına ortalıkta ağlarken kendisini Sarıkız çayının orada bulmuş. Kızcağız, Sarıkız çayının altına ellerini sokup yüzünü yıkamış bir ferahlama bir dinginlik hissetmiş. Bu rahatlama hissiyle kızcağız sonra suyun içine girmiş bir güzel yıkanmış ve Sarıkız’ın suyundan günlerce doyasıya kadar içmiş. Aradan biraz zaman geçtikten sonra kızcağız iyi olmuş ve cilt hastalığından kurtulmuş. Daha sonra da Sarıkız çayının suyundan içip saçlarının sararmasından dolayı bu kızcağıza Sarıkız ismini vermişler.
Yazı ,Osman Türkmen'in Eylül 2017 tarihinde yayınlanan "Alaşehir yöresindeki efsane ve memoratlar" yüksek lisans tezinden alınmıştır.
Kommentare